Tufan TÜRENÇ (Hürriyet - 1 Temmuz 2005)
AKP iktidarının üniversite öfkesi
ÜLKENİN bu kadar sorunu varken, Başbakan Erdoğan işi gücü bırakmış üniversitelerle uğraşıyor.
Bilimsellik ölçütleri bakımından dünya standartlarının altında kalan üniversiteleri düzeltemediği için YÖK’ü suçluyor.
Ama üniversitelerin bütün ödeneklerini kestiğini, kadrolarını vermediğini, bu kurumları bilimsel çalışmalar yapamayacak duruma getirdiğini söylemiyor.
Bugün üniversiteler bırakın araştırma yapmayı, işlevlerini bile yerine getiremiyorlar.
Zaten iktidar da üniversiteleri kafasındaki modele uydurmak için onların iyice çökmesini hedefliyor.
Hedef belli:
‘Kılık kıyafet serbest olsun, imam hatip mezunları bütün üniversitelere girsin, akademik kadrolara dinci dünya görüşüne sahip öğretim üyeleri yerleştirilsin, üniversiteleri iktidar yönetsin.’
Onun için YÖK’ü kaldırmak, bütün rektör, dekan, bölüm başkanı ve idari yöneticileri kendisi atamak istiyor.
Böyle bir model hangi demokratik ülkede var?
Özetle söylemek gerekirse Başbakan Erdoğan YÖK Başkanı’nın ‘Laik cumhuriyetin aydınlık fenerleri’ olarak tanımladığı üniversiteleri hiç ama hiç istemiyor.
O, dinci dünya görüşünün egemen olduğu üniversiteler hayal ediyor.
* * *
Bugünkü gelişmeler, önümüzdeki günlerde veya aylarda bu konuda büyük bir kavga kopacağının habercisi.
Bu kavganın hem ülkeyi gereceğine, hem de Batı’da AKP’nin ‘dinci parti’ olduğuna inananların görüşlerine haklılık kazandıracağına kuşku yok.
Erdoğan ile arkadaşlarının böyle bir kavganın öncelikle kendilerini hırpalayacağını görememeleri ise gerçekten ilginç.
Belli ki üniversiteler konusu Başbakan için önüne geçilmez bir tutku haline gelmiş.
Baksanıza İzmir Valisi skandalıyla ilgilenmiyor bile...
Merak ediyorum, bir valinin görevden alınması için daha ne yapması gerekir?
Türkiye’nin üçüncü büyük ilinin en yüksek mülki amiri, ‘banka hortumlamak’ iddiasıyla suçlanan bir işadamının aldığı biletle Londra’ya tatile gidiyor, onun tahsis ettiği lüks otomobille karşılanıyor.
Ondan sonra da ‘Veremeyeceğim hiçbir hesabım yoktur’ diyor.
Başbakan, ağzını açıp bir şey söylemiyor. Bakan ise lütfedip inceletme başlatmakla yetiniyor.
* * *
Yolsuzluklara damardan gireceklerini ilan eden Erdoğan bu konularda değişik bir yöntem uyguluyor.
İstediğine damardan giriyor, istediğine de gözünün üstünde kaşın var demiyor.
Dokunulmazlıklar konusunda ise seçim öncesi atıp tutmasına rağmen şimdi suspus.
Kendisi, bakanları ve milletvekilleri hakkındaki dosyalar sürekli sümen altına itiliyor.
On binlerce insanı dolandırıp, onların yıllarca alın teri akıtarak biriktirdikleri 12 milyar dolarlarını uçuran dinci sermayenin üzerine gitmiyor.
Bu muazzam dolandırıcılığı Allah’ın adını kullanarak yapan holdinglerin sahipleri, yöneticileri ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşıyor.
Bir ülkede hukuk keyfi bir şekilde uygulanmaya başlarsa orada ne demokrasi, ne dirlik, ne de düzen kalır.
|